30 Eylül 2010 Perşembe

BİTTİ





Neden bitti biliyormusun? İnanmaya gücüm
kalmadığı için bitti. Ne olursa olsun her defasinda peşinden geldiğim için BITTI. İncittiğin yerler daha geçmedi diye bitti…
Senden vazgeçmem sandığın için, uğruna gösterdiğim sabrı
anlamadığın için BITTİ. Zerre değişmeyeceğin için, SEVIYORUM dediğin ama SEVGINI uğruna hiçbirşey yapmayacağını gördüğüm için
bitti.

Bitti; zor oldu ama BITTI.!!

27 Eylül 2010 Pazartesi

Tam Zamanında Yaşamak - Can Yücel





Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için;
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın basını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuğu.

Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.

Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.

Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.

Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında âşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi, şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi, kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI.

[ Can Yücel ]

17 Eylül 2010 Cuma

Oğluma ve Kızıma


Kızım İçin - ilhan irem





Güle Güle Oğlum - Barış Manço

14 Eylül 2010 Salı

Kızımdan Gelen Mesaj




Kızımın facebooktan gönderdiği mesajı paylaşmak istedim.
Teşekkürler Baba;
Kötüsüyle iyisiyle bu dünyada var olmama olanak sağladığın için...

Sana kötü şeylerden bahsederken hep iyi bir noktasını bulup, iyimser olmayı gösterdiğin için...

Çok kızdığım anda beni sakinleştirip ama diye başladığın cümleleri hep olumlu sonuçlandırıp hoşgörülü olmak budur işte dedirttiğin için.

Beni egoistçe yetiştirmeyip insanları sevmeyi öğrettiğin aynı zamanda bana kendimi çok özel ve önemli hissettirdiğin için …

Çocukluğumu, gençliğimi benimle yaşayıp baba olmanın ötesinde arkadaşım olduğun için...

Hatalar insanlar içindir mantığını gösterip, yaptığım hatalardan ders almamı ve yaşamıma kaldığım yerden devam etmemi sağladığın için...

Bana eğlenmeyi öğrettiğin için...

Özgürlüğümü yavaş yavaş verdiğin ama hep özgür olduğumu hissettirdiğin için...

Bana içinde bulunduğum durumun sonuçlarının nasıl olacağını anlatıp tercih hakkını bana bıraktığın ve hiç bir zaman dikte etmediğin için...

Sana saçma sapan birşey anlatırken dahi beni dinleyip kendimi iyi hissetmemi sağladığın ve hep benimle ilgilendiğini gösterdiğin için...

Hayatın her safasında hep anlayışla davranıp, anlayış kavramının aslında ne önemli olduğunu gösterdiğin için…

Her gece uyumadan önce beni öptüğün, ve sevginin ne değerli olduğunu gösterdiğin için...

Arkadaşlarımla zaman geçirip benden ötede onlarlada bişiler paylaşıp, çevremi tanımama yardım ettiğin için...

Başarılı olmanın aslında ne büyük bir zevk olduğunu gösterdiğin için...

Hiç uyumak istemediğim zamanlarda, uyumak yerine balkonda benimle sohbet ettiğin ve güneşin doğuşunu izlediğin için...

Alışveriş yaparken sana sorduğum soruları bence diye cevaplayarak seçimi bana bıraktığın ve seçimlerime saygı duyduğun için...

Kendin halledebilirsin diyerek özgüvenimi sağladığın için...

Mantığın düşünce bazında ne önemli olduğunu öğrettiğin için...

Her alanda benimle hayatı paylaşmaktan hiç çekinmediğin, ve sonuna kadar bana güvendiğin için...
Ve babacığım
Herkesin bitti dediği gün sen yeniden başlatıp, nasıl başlatılacığını gösterdiğin için...
Teşekkürler Baba
Sen bir hayatsın baba, yaşadıkça güzelleşen ve güzelleştikçe tapılan ve vazgeçilmez olan...’

Teşşekürler Allah'ım
Babamın kızı olma gururunu ve mutluluğunu bana yaşattığın için...

Seni ne kadar sevdiğimi, sensiz geçen dakikaların ne çok acı verdiğini ve seni ne denli özlediğimi anlatabilecek kelimelerin yeryüzünde olduğuna inanmıyorum babacığım, canım…

TEŞEKKÜRLER BEBEĞİM. İYİ Kİ SEN DE BENİM KIZIM OLMUŞSUN. SENİNLE VE ABİNLE HER ZAMAN GURUR DUYUYORUM. İKİNİZİ DE ÇOK SEVİYORUM.

11 Eylül 2010 Cumartesi

Bir Bayram Hikayesi





Yaşlı adam bir konfeksiyon mağazasının vitrine uzun uzun baktıran sonra
ilerideki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek “Küçüüük!”
diye seslendi , “Bana biraz yardımcı olur musun?”

Çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen arkadaşlarını bırakıp geldi. 7-8 yaşlarındaydı ve üzerindeki elbiseler tek
kelimeyle dökülüyordu.

Yaşlı adam çocuğu, saçlarını aksadıktan sonra
“Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim. Bakalım üzerine uyacak mı?” dedi.
Çocuk bu teklifi ilk önce şaka sandı. Ama adam son derece ciddiydi.
Onunla birlikte mağazaya girerken ilk önce rüya da olup olmadığını, daha
sonra da şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşündü.
Genellikle aile deki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen
giyecekler elbiselerin ona dar gelmesiyle birlikte ortanca kardeşe kalır,
birkaç sene sonra da dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette kendisine
yamanırdı. Ama her zaman hasta dedikleri babasının ne kadar zor para
kazandığını bildiğinden, bu işe bir kere bile itiraz etmemişti. Şimdiyse
ilk defa yeni bir elbisesi olacaktı. Üstelik bayram a üç gün kala…

Çocuk
yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde büyümüş olduğunu ilk defa
fark etti. Hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkaydı ve artık
üşümeyecekti. Çocuk misketleri onun cebine bıraktığında iyice keyiflendi,
irili ufaklı misketler gayet derin olan ceplerin bir köşesinde kalmıştı.
Demek ki her bir cep en az elli misket alabilirdi.

Yaşlı adam çocuğu sağa
sola döndürdükten sonra elbiselerin paketlenmesini istedi. Ve iş
tamamlandığında tezgâhtara dönerek “Elbiseleri torunuma alıyorum.” Dedi,
“Kendisine sürpriz yapacağım için onları bu çocuğun üzerinde denedim.”
Çocuk bir anda beyninden vurulmuşa döndü ve ne diyeceğini bilemedi. Ama
artık büyüdüğüne göre bir şey belli etmemeliydi. Aynaya son bir defa
baktıktan sonra üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara bir kenara
fırlattığı eskileri giydi.

Adam elbiselerin torununa uyacağından emindi.
Yaptığı hizmet için çocuğa bir ciklet parası vermek istediğinde onu
yanında göremedi. Haylaz velet, belli ki bu işten sıkılmıştı.

Çocuk arkadaşlarının yanına döndüğün de bir kenara çekilerek onları seyretmeye koyuldu. Ve bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmadı. Arkadaşları, “Niçin oynamıyorsun?” diye sordular,
“En güzel misketleri sen kazanmıştın.”
Çocuk
inci gibi yaşlar süzülen gözlerini arkadaşlarından kaçırmaya çalışırken
“Misketlerim bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi.” Dedi, “Bu
yüzden onları bayramlık kabanımın cebine sakladım!”

7 Eylül 2010 Salı

KİMSEYE GÜVENMİYECEKSİN





Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmışlar. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü def edemez. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: "Ey insan, ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı,eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler."
Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar,kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder.
Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü "görmedim" der ve avcılar uzaklaşır.
Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar. "Çok teşekkür ederim" der kurt, "Bana büyük bir iyilik yaptın.", "Önemli değil"der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar. "Bir dakika" diye seslenir kurt:
"Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm,açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok."Köylü şaşırır: "Olur mu, ben senin hayatını kurtardım."
"Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur" der kurt. "Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım."
Bir süre tartıştıktan sonra,ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. "Ne vefası" der kısrak,"Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya koydu..."
Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar.
"Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim" der köpek, "Yıllardır sadâkatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o
1. beni her gün tekmeler, sopayla vurur..." Kurt köylüye döner, "İşte gördün"der. Köylü De son bir çabayla "Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım,sonra beni ye"
diye cevap verir.
Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri,
tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir. "Her şeyi anladım da" der tilki, "Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?" Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar:
"Gözümle görmeden inanmam..." İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar.
Köylü eline bir taş alır ve "Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık" Diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner "Sana minnettârım, beni bu kurttan kurtardın" der. Tilki de "Benim için bir Zevkti" diye cevap verir.
O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: "Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş..."

HAYATTA HİÇ BİR ŞEYE GÜVENME, UNUTMA BEYAZ GÜLÜN BİLE GÖLGESİ SİYAHTIR.

YORUM : Kendinize dikkat edin her an herkes tarafından satılabilirsiniz.
Bilmiyorum neden; hikâye bana çok gerçekçi geldi, ibret almak lazım. Dikkat etmek lazım. Bu devirde kimseye güvenilmiyor.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Beklentisiz Sevmek





Hiç beklentisiz sevdiniz mi?
Yani "Bugün telefon etmedi" demeden, "Su an nerede acaba?" diye kendi kendinizi yemeden,
"Yas günümü hatirlayacak mi acaba?" diye bir beklenti içine girmeden... Sevdiniz mi hiç?
Onun, size ait bir mal olmadigini kabul edip , onu özgür yasami ile sevmeyi denediniz mi?
"Bitecekse biter , bunu ben degistiremem, beni sevmeyi birakmasini degistiremeyecegim gibi" diye düsünüp.
Onu yersiz kiskançliklara bogmaktan ve kendinizi yipratmaktan vazgeçebildiniz mi hiç?
Hiç beklemeden çalan bir kapida, onu karsiniz da görmek ne güzeldir bilir misiniz?
Beklemediginiz bir anda hediye almak en sevdiginizden...
Ve beklemeden gelen bir "seni seviyorum" mesajinin tadina varabildiniz mi hiç?
Siz istediginiz için degil, o istiyor diye yapildi mi tüm bunlar?
Ve beklentisiz sevmenin tadina bakabildiniz mi hiç?
"Bugün beni hatirlamadi" yerine "Hiç beklemiyordum, senin gelecegini" diyebilmek ne güzeldir oysa...
Onu bogmadan, kendinizi bogmadan sevebilmek ne güzeldir...
Sahiplenme duygusundan uzak, sevmenin, sevilmenin tadina varabildiniz mi hiç?
Yapilmamis davranislar, söylenmemis sevgi sözcükleri ile kendi kendinizi ask çikmazinda kaybedeceginize,
Hiç beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu oldunuz mu?
Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum...
"Niye aranmadim" diye düsünüp kendini kendinizi yiyeceginize,
hiç beklenmedik bir "Seni özledim" mesaji ile aski yakalayin..
Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum...
O, sizin sevgiliniz oldu için degil.
Ona tapulu maliniz gibi, çantaniz, arabaniz gibi davranma hakkiniz oldugunu düsünmeden.
Onu sevdiginiz, onun da sizi sevdigi için sevin...
Sevgiye karisan "beklenti" denen illeti hemen silin askin ak sayfalarindan..
Göreceksiniz ki, o zaman ask, baska bir güzel...
Göreceksiniz ki, o zaman sevgili, daha bir romantik...
Göreceksiniz ki, o zaman sevmek ve sevilmenin damaklarda biraktigi tat,
yillanmis sarap gibi, beklenti zehrine karismadan bir baska döndürüyor insanin basini..
Ben, beklentisiz seviyorum... Onun nerede oldugunu merak etmiyorum...
"Beni bugün neden aramadi" diye geçirmiyorum içimden, aramadigi zamanlarda...
Gelecege dair hayallerim de yok zaten... Ben, sevgiyi yasiyorum...
Onun yanimda oldugu anlar o kadar degerli, o kadar kiymetli ki...
Gerçeklesmemis ve gerçeklesmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anlari...
Beklentisiz seviyoruz... Sevdigimiz için seviyoruz...
Hayalsiz, geleceksiz, beklentisiz... Anlik seviyoruz... Deneyin...
Beklentisiz, sevmeyi deneyin bir gün... Beklentilerle bogdugunuz asklariniza aciyacaksiniz...

1 Eylül 2010 Çarşamba

30 Eylül 2010 Perşembe

BİTTİ





Neden bitti biliyormusun? İnanmaya gücüm
kalmadığı için bitti. Ne olursa olsun her defasinda peşinden geldiğim için BITTI. İncittiğin yerler daha geçmedi diye bitti…
Senden vazgeçmem sandığın için, uğruna gösterdiğim sabrı
anlamadığın için BITTİ. Zerre değişmeyeceğin için, SEVIYORUM dediğin ama SEVGINI uğruna hiçbirşey yapmayacağını gördüğüm için
bitti.

Bitti; zor oldu ama BITTI.!!

27 Eylül 2010 Pazartesi

Tam Zamanında Yaşamak - Can Yücel





Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için;
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın basını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuğu.

Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.

Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.

Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.

Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında âşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi, şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi, kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI.

[ Can Yücel ]

17 Eylül 2010 Cuma

Oğluma ve Kızıma


Kızım İçin - ilhan irem





Güle Güle Oğlum - Barış Manço

14 Eylül 2010 Salı

Kızımdan Gelen Mesaj




Kızımın facebooktan gönderdiği mesajı paylaşmak istedim.
Teşekkürler Baba;
Kötüsüyle iyisiyle bu dünyada var olmama olanak sağladığın için...

Sana kötü şeylerden bahsederken hep iyi bir noktasını bulup, iyimser olmayı gösterdiğin için...

Çok kızdığım anda beni sakinleştirip ama diye başladığın cümleleri hep olumlu sonuçlandırıp hoşgörülü olmak budur işte dedirttiğin için.

Beni egoistçe yetiştirmeyip insanları sevmeyi öğrettiğin aynı zamanda bana kendimi çok özel ve önemli hissettirdiğin için …

Çocukluğumu, gençliğimi benimle yaşayıp baba olmanın ötesinde arkadaşım olduğun için...

Hatalar insanlar içindir mantığını gösterip, yaptığım hatalardan ders almamı ve yaşamıma kaldığım yerden devam etmemi sağladığın için...

Bana eğlenmeyi öğrettiğin için...

Özgürlüğümü yavaş yavaş verdiğin ama hep özgür olduğumu hissettirdiğin için...

Bana içinde bulunduğum durumun sonuçlarının nasıl olacağını anlatıp tercih hakkını bana bıraktığın ve hiç bir zaman dikte etmediğin için...

Sana saçma sapan birşey anlatırken dahi beni dinleyip kendimi iyi hissetmemi sağladığın ve hep benimle ilgilendiğini gösterdiğin için...

Hayatın her safasında hep anlayışla davranıp, anlayış kavramının aslında ne önemli olduğunu gösterdiğin için…

Her gece uyumadan önce beni öptüğün, ve sevginin ne değerli olduğunu gösterdiğin için...

Arkadaşlarımla zaman geçirip benden ötede onlarlada bişiler paylaşıp, çevremi tanımama yardım ettiğin için...

Başarılı olmanın aslında ne büyük bir zevk olduğunu gösterdiğin için...

Hiç uyumak istemediğim zamanlarda, uyumak yerine balkonda benimle sohbet ettiğin ve güneşin doğuşunu izlediğin için...

Alışveriş yaparken sana sorduğum soruları bence diye cevaplayarak seçimi bana bıraktığın ve seçimlerime saygı duyduğun için...

Kendin halledebilirsin diyerek özgüvenimi sağladığın için...

Mantığın düşünce bazında ne önemli olduğunu öğrettiğin için...

Her alanda benimle hayatı paylaşmaktan hiç çekinmediğin, ve sonuna kadar bana güvendiğin için...
Ve babacığım
Herkesin bitti dediği gün sen yeniden başlatıp, nasıl başlatılacığını gösterdiğin için...
Teşekkürler Baba
Sen bir hayatsın baba, yaşadıkça güzelleşen ve güzelleştikçe tapılan ve vazgeçilmez olan...’

Teşşekürler Allah'ım
Babamın kızı olma gururunu ve mutluluğunu bana yaşattığın için...

Seni ne kadar sevdiğimi, sensiz geçen dakikaların ne çok acı verdiğini ve seni ne denli özlediğimi anlatabilecek kelimelerin yeryüzünde olduğuna inanmıyorum babacığım, canım…

TEŞEKKÜRLER BEBEĞİM. İYİ Kİ SEN DE BENİM KIZIM OLMUŞSUN. SENİNLE VE ABİNLE HER ZAMAN GURUR DUYUYORUM. İKİNİZİ DE ÇOK SEVİYORUM.

11 Eylül 2010 Cumartesi

Bir Bayram Hikayesi





Yaşlı adam bir konfeksiyon mağazasının vitrine uzun uzun baktıran sonra
ilerideki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek “Küçüüük!”
diye seslendi , “Bana biraz yardımcı olur musun?”

Çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen arkadaşlarını bırakıp geldi. 7-8 yaşlarındaydı ve üzerindeki elbiseler tek
kelimeyle dökülüyordu.

Yaşlı adam çocuğu, saçlarını aksadıktan sonra
“Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim. Bakalım üzerine uyacak mı?” dedi.
Çocuk bu teklifi ilk önce şaka sandı. Ama adam son derece ciddiydi.
Onunla birlikte mağazaya girerken ilk önce rüya da olup olmadığını, daha
sonra da şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşündü.
Genellikle aile deki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen
giyecekler elbiselerin ona dar gelmesiyle birlikte ortanca kardeşe kalır,
birkaç sene sonra da dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette kendisine
yamanırdı. Ama her zaman hasta dedikleri babasının ne kadar zor para
kazandığını bildiğinden, bu işe bir kere bile itiraz etmemişti. Şimdiyse
ilk defa yeni bir elbisesi olacaktı. Üstelik bayram a üç gün kala…

Çocuk
yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde büyümüş olduğunu ilk defa
fark etti. Hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkaydı ve artık
üşümeyecekti. Çocuk misketleri onun cebine bıraktığında iyice keyiflendi,
irili ufaklı misketler gayet derin olan ceplerin bir köşesinde kalmıştı.
Demek ki her bir cep en az elli misket alabilirdi.

Yaşlı adam çocuğu sağa
sola döndürdükten sonra elbiselerin paketlenmesini istedi. Ve iş
tamamlandığında tezgâhtara dönerek “Elbiseleri torunuma alıyorum.” Dedi,
“Kendisine sürpriz yapacağım için onları bu çocuğun üzerinde denedim.”
Çocuk bir anda beyninden vurulmuşa döndü ve ne diyeceğini bilemedi. Ama
artık büyüdüğüne göre bir şey belli etmemeliydi. Aynaya son bir defa
baktıktan sonra üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara bir kenara
fırlattığı eskileri giydi.

Adam elbiselerin torununa uyacağından emindi.
Yaptığı hizmet için çocuğa bir ciklet parası vermek istediğinde onu
yanında göremedi. Haylaz velet, belli ki bu işten sıkılmıştı.

Çocuk arkadaşlarının yanına döndüğün de bir kenara çekilerek onları seyretmeye koyuldu. Ve bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmadı. Arkadaşları, “Niçin oynamıyorsun?” diye sordular,
“En güzel misketleri sen kazanmıştın.”
Çocuk
inci gibi yaşlar süzülen gözlerini arkadaşlarından kaçırmaya çalışırken
“Misketlerim bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi.” Dedi, “Bu
yüzden onları bayramlık kabanımın cebine sakladım!”

7 Eylül 2010 Salı

KİMSEYE GÜVENMİYECEKSİN





Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmışlar. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü def edemez. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: "Ey insan, ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı,eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler."
Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar,kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder.
Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü "görmedim" der ve avcılar uzaklaşır.
Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar. "Çok teşekkür ederim" der kurt, "Bana büyük bir iyilik yaptın.", "Önemli değil"der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar. "Bir dakika" diye seslenir kurt:
"Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm,açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok."Köylü şaşırır: "Olur mu, ben senin hayatını kurtardım."
"Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur" der kurt. "Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım."
Bir süre tartıştıktan sonra,ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. "Ne vefası" der kısrak,"Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya koydu..."
Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar.
"Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim" der köpek, "Yıllardır sadâkatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o
1. beni her gün tekmeler, sopayla vurur..." Kurt köylüye döner, "İşte gördün"der. Köylü De son bir çabayla "Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım,sonra beni ye"
diye cevap verir.
Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri,
tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir. "Her şeyi anladım da" der tilki, "Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?" Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar:
"Gözümle görmeden inanmam..." İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar.
Köylü eline bir taş alır ve "Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık" Diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner "Sana minnettârım, beni bu kurttan kurtardın" der. Tilki de "Benim için bir Zevkti" diye cevap verir.
O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: "Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş..."

HAYATTA HİÇ BİR ŞEYE GÜVENME, UNUTMA BEYAZ GÜLÜN BİLE GÖLGESİ SİYAHTIR.

YORUM : Kendinize dikkat edin her an herkes tarafından satılabilirsiniz.
Bilmiyorum neden; hikâye bana çok gerçekçi geldi, ibret almak lazım. Dikkat etmek lazım. Bu devirde kimseye güvenilmiyor.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Beklentisiz Sevmek





Hiç beklentisiz sevdiniz mi?
Yani "Bugün telefon etmedi" demeden, "Su an nerede acaba?" diye kendi kendinizi yemeden,
"Yas günümü hatirlayacak mi acaba?" diye bir beklenti içine girmeden... Sevdiniz mi hiç?
Onun, size ait bir mal olmadigini kabul edip , onu özgür yasami ile sevmeyi denediniz mi?
"Bitecekse biter , bunu ben degistiremem, beni sevmeyi birakmasini degistiremeyecegim gibi" diye düsünüp.
Onu yersiz kiskançliklara bogmaktan ve kendinizi yipratmaktan vazgeçebildiniz mi hiç?
Hiç beklemeden çalan bir kapida, onu karsiniz da görmek ne güzeldir bilir misiniz?
Beklemediginiz bir anda hediye almak en sevdiginizden...
Ve beklemeden gelen bir "seni seviyorum" mesajinin tadina varabildiniz mi hiç?
Siz istediginiz için degil, o istiyor diye yapildi mi tüm bunlar?
Ve beklentisiz sevmenin tadina bakabildiniz mi hiç?
"Bugün beni hatirlamadi" yerine "Hiç beklemiyordum, senin gelecegini" diyebilmek ne güzeldir oysa...
Onu bogmadan, kendinizi bogmadan sevebilmek ne güzeldir...
Sahiplenme duygusundan uzak, sevmenin, sevilmenin tadina varabildiniz mi hiç?
Yapilmamis davranislar, söylenmemis sevgi sözcükleri ile kendi kendinizi ask çikmazinda kaybedeceginize,
Hiç beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu oldunuz mu?
Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum...
"Niye aranmadim" diye düsünüp kendini kendinizi yiyeceginize,
hiç beklenmedik bir "Seni özledim" mesaji ile aski yakalayin..
Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum...
O, sizin sevgiliniz oldu için degil.
Ona tapulu maliniz gibi, çantaniz, arabaniz gibi davranma hakkiniz oldugunu düsünmeden.
Onu sevdiginiz, onun da sizi sevdigi için sevin...
Sevgiye karisan "beklenti" denen illeti hemen silin askin ak sayfalarindan..
Göreceksiniz ki, o zaman ask, baska bir güzel...
Göreceksiniz ki, o zaman sevgili, daha bir romantik...
Göreceksiniz ki, o zaman sevmek ve sevilmenin damaklarda biraktigi tat,
yillanmis sarap gibi, beklenti zehrine karismadan bir baska döndürüyor insanin basini..
Ben, beklentisiz seviyorum... Onun nerede oldugunu merak etmiyorum...
"Beni bugün neden aramadi" diye geçirmiyorum içimden, aramadigi zamanlarda...
Gelecege dair hayallerim de yok zaten... Ben, sevgiyi yasiyorum...
Onun yanimda oldugu anlar o kadar degerli, o kadar kiymetli ki...
Gerçeklesmemis ve gerçeklesmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anlari...
Beklentisiz seviyoruz... Sevdigimiz için seviyoruz...
Hayalsiz, geleceksiz, beklentisiz... Anlik seviyoruz... Deneyin...
Beklentisiz, sevmeyi deneyin bir gün... Beklentilerle bogdugunuz asklariniza aciyacaksiniz...

1 Eylül 2010 Çarşamba

Popüler Yayınlar