21 Mayıs 2010 Cuma

SADECE SUSUYORUM




Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım bu günlerde...
Sadece susuyorum ve uzaktan izliyorum bir sevdanın hazin intiharını...
Dirhem dirhem kan damlıyor açık yaralarımdan ve
her damlada bir umut eksiliyor damarlarımdan...


Susmak yakıştı sanırım bana artık kimse yadırgamıyor beni
ve suçlamıyor bir zalimi sevdiğim için...
Beni unutanı unutamadığım için ayıplamıyor kimse...
Yüzümde mutluluk denen maske dilimde yalandan sevda şarkıları ve
hiç gelmeyecek güzel günleri beklermiş gibi yapıyorum...


Ağlamıyorum artık halka açık mekânlarda...
Hiçbir çaba sarf etmiyorum sadece susuyorum...
Herkes bir anlam katıyor susuşuma her kafadan bir ses çıkıyor...
Kimileri “delirmiş bu” diyor kimileri “aklı başına gelmiş” kimileri “unuttu artık” diyor
kimileri “ölsede unutamaz” ben ise sadece susuyorum...


Ne varsa yaşamak istediğim içimde yaşıyorum...
Kimi zaman geceyi bekliyorum maskemi çıkarmak için kimi zaman
bir deniz kıyısına atıyorum kendimi yada adını yolunu bilmediğim caddelere...
Hüzünlerimle baş başa kalıyorum kendim olabilmek için acılarımla yüzleşiyorum...
İçime akıttığım gözyaşlarını denize boşaltıyorum kimseler görmeden...


Yitirdiğim umutlarımın arkasında türküler yakıyorum kimsenin bilmediği...
Giden sevgiliye şiirler okuyorum kafiyesiz beklide anlamsız yada
benden başka kimsenin anlayamayacağı...
Özlemlerimi özgür bırakıyorum salıveriyorum gökyüzüne
belki özlediğime giderler kendilerini gösterirler
ve tarif ederler özlenene nasıl özlendiğini ama
nafile özlemlerimde dilsiz benim gibi onlarda suskun artık...


Eski ve kimsenin bilmediği yerlere sakladığım resimlere bakıyorum
herkesin yaktığımı sandığı hatıralarla baş başa kalıyorum hatıralar da suskun
ve bendeki resmin artık bana bakmıyor...
Hasretlere kafa tutuyorum cesaretim yok aslında
ve güçsüzüm karşısında ama dedim ya kendim olmak için mecburum buna...


Kendime bakıyorum uzaktan isyanlarım bile suspus olmuş kendi halinde...
Hesap bile soramıyorum artık sevgiden...
Birkaç soru var aslında dilimde neden severken onsuz oldum?
Neden o onu sevmeyene gitti? Ölümüne sevilmek varken
neden sevgi dilenmek istedi anlayışsız ellerden?


Pardon ama aşk iki kişilik değimliydi iki kişinin derdi neden bir bana yüklendi?
Peki şimdi nerde neden unuttu her şeyi?
Hanilerle devam eden ve uzayıp giden ama bir türlü sorulamayan sorulsa da
cevaplanmayacak sorularım...
Gece güne dönmek üzereyken takıyorum yine maskemi ve suskunluğumu geçiriyorum bedenime


İnsan içine karışıyorum herkes gibi görünmeye çalışıyorum...
Hüzünleri özlemleri gözyaşlarımı aldanışlarımı
ve düş kırıklarımı saklıyorum kimsenin bilmediği yerlere...
Unutmasam da unutmuş gibi yapıyorum... Ve yine suspus oluyorum...


Bilsin istemiyorum kimse içimde “keşkeler” ile başlayan isyanlar
olduğunu anlasınlar istemiyorum görsünler istemiyorum acılarımı...
Satır aralarına gizliyorum yaşamak isteyip te yaşayamadıklarımı
konuşmak isteyip te anlatamadıklarımı...
Sıradan cümleler kullanmaya dikkat ediyorum anlasın istemiyorum
kimse gerçekte ne anlatmak istediğimi
ne fırtınalar koptuğunu içimde ne hesaplaşmalar yaşadığımı
kendimce bilsinler istemiyorum...


Söylenmemiş ve yaşanmamış o kadar çok şey var ki içimde sana dair
hepsini suskunluğuma hapsediyorum satır aralarına gizliyorum
sana söylemek istediklerimi...
Bir bilsen bir anlayabilsen neler haykırıyor suskunluğum...
Anlamayacak olsan da ben yine susuyorum ve noktalıyorum cümlelerimi...


Maskem yüzümde gece güne dönmek üzereyken
bende kalabalık yalnızlığıma feryatlar içindeki suskunluğuma
ve sahte bana geri dönüyorum...
Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım sadece susuyorum…

Hiç yorum yok:

21 Mayıs 2010 Cuma

SADECE SUSUYORUM




Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım bu günlerde...
Sadece susuyorum ve uzaktan izliyorum bir sevdanın hazin intiharını...
Dirhem dirhem kan damlıyor açık yaralarımdan ve
her damlada bir umut eksiliyor damarlarımdan...


Susmak yakıştı sanırım bana artık kimse yadırgamıyor beni
ve suçlamıyor bir zalimi sevdiğim için...
Beni unutanı unutamadığım için ayıplamıyor kimse...
Yüzümde mutluluk denen maske dilimde yalandan sevda şarkıları ve
hiç gelmeyecek güzel günleri beklermiş gibi yapıyorum...


Ağlamıyorum artık halka açık mekânlarda...
Hiçbir çaba sarf etmiyorum sadece susuyorum...
Herkes bir anlam katıyor susuşuma her kafadan bir ses çıkıyor...
Kimileri “delirmiş bu” diyor kimileri “aklı başına gelmiş” kimileri “unuttu artık” diyor
kimileri “ölsede unutamaz” ben ise sadece susuyorum...


Ne varsa yaşamak istediğim içimde yaşıyorum...
Kimi zaman geceyi bekliyorum maskemi çıkarmak için kimi zaman
bir deniz kıyısına atıyorum kendimi yada adını yolunu bilmediğim caddelere...
Hüzünlerimle baş başa kalıyorum kendim olabilmek için acılarımla yüzleşiyorum...
İçime akıttığım gözyaşlarını denize boşaltıyorum kimseler görmeden...


Yitirdiğim umutlarımın arkasında türküler yakıyorum kimsenin bilmediği...
Giden sevgiliye şiirler okuyorum kafiyesiz beklide anlamsız yada
benden başka kimsenin anlayamayacağı...
Özlemlerimi özgür bırakıyorum salıveriyorum gökyüzüne
belki özlediğime giderler kendilerini gösterirler
ve tarif ederler özlenene nasıl özlendiğini ama
nafile özlemlerimde dilsiz benim gibi onlarda suskun artık...


Eski ve kimsenin bilmediği yerlere sakladığım resimlere bakıyorum
herkesin yaktığımı sandığı hatıralarla baş başa kalıyorum hatıralar da suskun
ve bendeki resmin artık bana bakmıyor...
Hasretlere kafa tutuyorum cesaretim yok aslında
ve güçsüzüm karşısında ama dedim ya kendim olmak için mecburum buna...


Kendime bakıyorum uzaktan isyanlarım bile suspus olmuş kendi halinde...
Hesap bile soramıyorum artık sevgiden...
Birkaç soru var aslında dilimde neden severken onsuz oldum?
Neden o onu sevmeyene gitti? Ölümüne sevilmek varken
neden sevgi dilenmek istedi anlayışsız ellerden?


Pardon ama aşk iki kişilik değimliydi iki kişinin derdi neden bir bana yüklendi?
Peki şimdi nerde neden unuttu her şeyi?
Hanilerle devam eden ve uzayıp giden ama bir türlü sorulamayan sorulsa da
cevaplanmayacak sorularım...
Gece güne dönmek üzereyken takıyorum yine maskemi ve suskunluğumu geçiriyorum bedenime


İnsan içine karışıyorum herkes gibi görünmeye çalışıyorum...
Hüzünleri özlemleri gözyaşlarımı aldanışlarımı
ve düş kırıklarımı saklıyorum kimsenin bilmediği yerlere...
Unutmasam da unutmuş gibi yapıyorum... Ve yine suspus oluyorum...


Bilsin istemiyorum kimse içimde “keşkeler” ile başlayan isyanlar
olduğunu anlasınlar istemiyorum görsünler istemiyorum acılarımı...
Satır aralarına gizliyorum yaşamak isteyip te yaşayamadıklarımı
konuşmak isteyip te anlatamadıklarımı...
Sıradan cümleler kullanmaya dikkat ediyorum anlasın istemiyorum
kimse gerçekte ne anlatmak istediğimi
ne fırtınalar koptuğunu içimde ne hesaplaşmalar yaşadığımı
kendimce bilsinler istemiyorum...


Söylenmemiş ve yaşanmamış o kadar çok şey var ki içimde sana dair
hepsini suskunluğuma hapsediyorum satır aralarına gizliyorum
sana söylemek istediklerimi...
Bir bilsen bir anlayabilsen neler haykırıyor suskunluğum...
Anlamayacak olsan da ben yine susuyorum ve noktalıyorum cümlelerimi...


Maskem yüzümde gece güne dönmek üzereyken
bende kalabalık yalnızlığıma feryatlar içindeki suskunluğuma
ve sahte bana geri dönüyorum...
Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım sadece susuyorum…

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar